ALMANYA,  BİSİKLET TURLARI,  GEZİ,  ROMANTİK YOL,  ROMANTİK YOL - ALMANYA

Dahon’la Romantik Yol’da bisiklet turu: 4. ve 5. gün

Henüz okumadıysanız turun ilk günü için buraya, 2. ve 3. günü için de buraya tıklayın. 

4.günün sabahına bildiğiniz gibi Augsburg’da uyandık. Önceki akşam biz dışarı çıktığımızda hava kararmış olduğu için çok gezemedik. O yüzden sabah hem kahvaltı etmek hem de biraz dolaşmak için hazırlanıp Augsburg’un merkezine gittik. Bize önerildiği üzere salata ve dürümler yapan Dean & David‘e uğradık ve hafif ve doyurucu olabilecek bir şeyler atıştırdık. Augsburg’da bulunup hafif bir şeyler yemek istiyorsanız, önerebiliriz. İçecek olarak güzel meyve suları ve smoothie’leri de vardı.

Tabi ki sonrasında biraz şehri bu defa bisikletlerle gezmeye başladık. Hafta içi orada bulunduğumuzdan işine gücüne gidenler derken ciddi kalabalık vardı hatta bisiklete binerken zorlandık biraz.

Tabi biz her yerde bisiklete binmeye alıştığımız için, Augsburg’un içinde de rastgele dolanıyorduk. Bir anda önümde kadın polislerden birinin stop diye seslenip, elini bana uzatmasıyla ufak bir panik yaşadım. Bu bölgede bisikletle gezmek yasak, inmeniz gerekiyor dediler. Neyse ki bilmiyordum çok özür dilerim falan derken ceza almadan yırtmış olduk. 🙂 Aslında Yalçın görmüş oradaki yazıyı ama ben farketmemişim. Ben de bakıyorum etrafa tam orada binen yok hiç ama yasak olabileceğini yada bu kadar katı olabileceğini tahmin edememişim 🙂

Augsburg’dan çıkmadan öce Cafe Goldener Erker‘de oturup dondurma yedim tabi, burayı da ev sahibimiz önermişti. Dondurmaların tadı güzeldi, bir de yeri dolayısıyla oturup gelip geçeni izlemek keyifli oldu.

Augsburg’dan çıkma kısmı ise biraz sinir bozucu oldu, şehir baya büyük olunca biz bir türlü şehirden çıkmayı başaramadık, dönüp dolandıktan sonra yolumuzu bulduk. Yol üzerinde biraz gittikten sonra bir outdoor mağazasına denk geldik. Biz tabi çoğunlukla bakınmakla yetindik, malum minimum eşya taşımaya çalışıyorduk, ama çok hoşumuza giden bir baharatlık (6-7 gözünde farklı baharatların bulunduğu kamp vs için yanınızda taşımak için süper bir kutu – içinde baharatları da vardı tabi :)) ve bir kaç tane spork aldık. İyi ki almışız, sonradan işimize yaradı.

Burdan sonra uzun bir süre keyifli bir yolda ilerledik. Başlarda çoğunlukla yokuş indik ve Meitingen’e kadar her şey yolunda sayılırdı 🙂 Meitingen’deki bisiklet yolunun devam ettiği alt geçitte yol çalışması olduğu için karşıya geçmek pek kolay olmadı. Aradan tren yolu geçtiğinden ha deyince istediğiniz yerden de geçemiyorsunuz tabi ki 🙂 Zaten ilk günler o kadar çok şey yaşadık ki, bu bizim için çok da problem olmadı.

Oradan da bir şekilde kurtulup yola devam ettik, bu yol üzerinde minik göllere falan denk gelebiliyorsunuz, dinlenmek için ağaç altları ve umuma açık alanlar daha iyi oluyor. Biz bir şeyler atıştırmak yada dinlenmek için durduğumuzda birilerinin tarlalarında oturmamak,oralara girmemek konusunda hassas davranmaya çalıştık.

O gün yaklaşık 62 km yol gittik ve hakikaten ufak tefer şeyler ve rüzgar dışında çok sorun yaşamadan Donauwörth’e yani konaklayacağımız bölgeye varış yapmıştık. Tabi biz bisikletle olduğumuzdan otelin şehir merkezine yakınlığından çok bisiklet yoluna uzaklığına ve fiyatına bakmıştık.

Donauwörth’e vardığımızda çok aç değildik, oteli bulmadan önce hafif bir şeyler yeme düşüncesiyle Subway’e uğradık ve sandviç yedik. Keyifli geçen yolculuğun ardından sıra otele gitmeye geldiğinde, işin rengi biraz değişti 🙂 Oteli haritada çok yakınımızda görüyorduk ancak bir türlü varamıyorduk, bisiklet yolu bir yerde bitiyor ilerleyemiyoruz, gidiyoruz geliyoruz aynı yere dönüyoruz. Artık çıldırmak üzereydik. Her ne kadar otobandan hop diye geçmeyi önerdiysem de bu defa Yalçın otobana çıkma fikrine kesinlikle karşı çıktı. Bir yandan da gidilecek yolu bulamayınca umutsuzluğa kapıldık.

Navigasyon kalan mesafeyi 200- 300 m olarak gösteriyordu ama otele bir türlü ulaşamıyorduk. En son ormanlık bir alan gördük ve oradan geçmeye karar verdik. O kadar dik, toprak yumuşak ve engebeliydi ki Dahon’ları sürmek imkansıza yakındı… Biz de bisikletleri elimizle sürerek ilerledik, tabi ormanın içinde olmamızdan ötürü benim her yerimi sinekler ısırdı.

Zar zor otele geldik, bakıyoruz bakıyoruz resepsiyonda bir kişi bile yok, otelin önünde insanlar var ama görüntü normal otel gibi değil. O ara otelden çıkan birilerine sorduk, meğerse önceden rezervasyonunuz da varsa hızlıca kapı önündeki bankamatik benzeri makineden check-in yapıp oda kartını alabiliyormuşsunuz. Kartı aldık, otelin hemen solundaki bisikletler için olan kulübeye bisikletleri parkedip odaya çıktık. Odaya çıkınca farkettik ve anladık ki burası otel mantığında değil aslında biraz uzun süreli konaklamalara uygun bir apart gibi. Mutfağında bile yemek yapmak için bir çok ekipman mevcut. Aynı zamanda ayrı bir çamaşırhanesi de bulunmakta.

Otelin linki burada.

Biz de banyoda bazı kıyafetlerimizi yıkadıktan sonra, ertesi gün kahvaltı edebilmek için otelin yakınındaki bir markete uğradık ve müsli, süt gibi yiyecek bir şeyler alıp otele döndük, böylece 4. günün de sonuna gelmiş olduk.

Romantik Yol’da 5. gün

5.gün kalktığımızda ilk işimiz odada kahvaltı etmek sonra da bu otelden bisiklet yoluna nasıl döneceğimizi araştırmak oldu. Bir kaç harita ve navigasyona baktıktan sonra bir üst geçit olduğunu farkettik. Neyse ki bu defa çok rahatlıkla Donauwörth manzaralı bir yoldan geçerek Donauwörth’ün merkezine vardık. Tabi ki üst geçitten taşımak (gerçi üst geçitlerden bisikletlerin taşınması için rampalar yapmışlar) ve yokuş aşağı çakıllı yoldan inmek çok kolay olmasa da bir önceki güne göre daha rahattı.

Donauwörth’ün içerisinde güzel ve çok büyük olmayan bir park var. Buralarda gezebilir yada Donauwörth’te konaklamak yerine sadece buradan geçmeyi planlıyorsanız dinlenmek için de burayı tercih edebilirsiniz.

5.günümüzde yaklaşık 60 km’lik bir yolculuk yaparak Nördlingen’den geçecek, oradan da otelin olduğu Kircheim Am Ries’e varış yapacaktık. İlk durağımız son derece ufak olan ama harika manzaraları olan Harburg oldu. Kaleye çıkma şansınız da var ama biz o kadar yukarı çıkmak istemediğimizden, aşağılarda nehrin etrafında dolandık ve inanın bir türlü buradan gitmek istemedik. Zaten burası diğer kasabaların aksine, turist çeken bir yer. Yollarda bisikletli/ bisikletsiz dolaşan ve fotoğraf çeken turistleri görmeniz mümkün. Nehrin kenarında cafe’ler var, canınız isterse buralarda da oturup bir şeyler içebilirsiniz. Biz çok oyalanmak istemedğimiz için yolumuza devam ettik.

Yalnız tek sıkıntımız o gün havanın çok rüzgarlı olmasıydı, yokuş inerken bile rüzgar ters yönden estiği için bizi yavaşlatıyordu, hele ki düz yolda yada yokuş çıkarken Dahon’larımızla bizi oldukça zorladı. Özellikle Harburg’dan çıktıktan sonra rakım yavaş yavaş artmaya başlıyordu. Bazı yerler oldukça eğimliydi. Rotadaki iniş-çıkışların nerelerde olduğunu özet yazımızdan inceleyebilirsiniz.

Bu güzergahta bisiklet yollarının çok daha kolaylıkla takip edildiği ve keyifle gidildiği bir gerçek. Turun son günlerine yaklaşırken artık iyice Dahon bisikletlerimize ve tur koşullarına alışmıştık. Üstelik sürekli sizin gibi birilerinin de orada olduğunu bilmek, onlarla selamlaşmak gerçekten çok mutlu ediyor. Yol üzerindeki tabelalar yalnızca gidilecek yönleri değil aynı zamanda oraya ne kadar kaldığını da gösteriyor. Sürekli kafamızda o hesaplamaları yapmak, ara ara birbirimizi geçmeye çalışmak, bir yere varmak değil de seyahat etmek hakikaten keyfimizi yerine getiren şeylerdi.

Nördlingen; Bavyera bölgesindeki şehirlerden bir tanesi, buradan itibaren biraz daha orta çağ havasını hissediyorsunuz Almanya’da. Biraz sokaklarında dolaştıktan sonra acıktığımız için, biz dönerciye gittik 🙂 Oradan ben yine dondurmacı bulup dondurma yedim ve sonra bir parka girip dolaşmaya başladık 🙂 Sokaklarını gezmesi oldukça keyifli olmasına rağmen, zamanımızı iyi değerlendirmek açısından çok kalmayıp otele doğru yola çıktık.

Kircheim Am Ries normalde rota üzerinde olmayan ancak yine yakınından geçeceğimiz için konaklamaya uygun olacağını düşündüğümüz bir yerdi. Gittiğimizde gördük ki konaklamak için ideal bir lokasyon değil. Özellikle ana yoldan çok içeri girmeniz ve yokuş çıkmanız gerekiyor,2 tane otel haricinde hiç bir tesis yada market yok. En yakın market 5 km uzaklıkta üşenmezseniz gidebilirsiniz tabi 🙂 Herhangi bir şekilde su alabileceğiniz bir yer yok. Biz gelmeden önceki son marketi, nasılsa bir tane daha görürüz umuduyla es geçtik ancak onun göreceğimiz son market olduğunu daha sonra farkettik. Bu arada oteldeki restoran kısmı kapalıydı (sanıyoruz saat nedeniyle), yani eğer karnımız aç olsaydı ve yanımızda yiyeceklerimiz olmamış olsaydı muhtemelen aç uyuyacaktık…

Yalnız belirtmekte fayda var, doğa ve manzara anlamında inanılmaz keyifli bir yer, at çiftliklerinin arasından geçerek otele varıyorsunuz ve gerçekten çiftlikte kalıyormuş gibi hissediyorsunuz.

Otelin garaj gibi bir kısmıma bisikletleri park ettik ve suyumuz bittiği için 750 ml’lik hem de gazlı suya tamı tamına 2,75 euro ödemek biraz içimize oturdu. Zaten o suyu ben içtim, Yalçın ise musluktan içmeyi tercih etti 🙂 Bunlar idare edilebilir şeylerdi ama sinekler değil.. Burası tam bir çiftlik bölgesi olduğundan çok fazla sinek vardı ve otelin sineklere karşın tek çözümü odalara koyduğu sinek öldürücü sopalardı. Hava almak için camı açıyorsunuz diyelim, camda sineklik olmadığı için sinekler içeriye akın ediyor. Gece uyumadan önce 3-5 tane öldürdüysek de hepsini öldürememiş olacağız ki beni ısırdılar ve tüm gece kulağımızın dibinde vızır vızır dolaştılar. Zaten odaya girdiğimizde duvarlarda gördüğümüz sinek ve kan izlerinden ne kadar çok sinek olduğunu anlamamız gerekirdi 🙂

Devamı yeni yazıda olacak 🙂

Yazıdan geçen hiç bir marka, kurum vs ismi #reklam değildir.

Bir cevap yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir