BİSİKLET TURLARI,  GEZİ,  ROMANTİK YOL,  ROMANTİK YOL - ALMANYA

Dahon’la Romantik Yol’da bisiklet turu: 2. ve 3. gün

Öncelikle ilk güne ait yazımıza ulaşmak isteyenler için linki tam da buraya bırakıyoruz 🙂

Aşırı yorucu geçen ilk günün gecesi ıslak ayakkabılarımızı, yorgunluğumuzu bir kenara bırakıp hemen uyumuştuk. Sabah kalktığımızda dinlenmiş olmamızın yanı sıra hala ayakkabılarımızın kurumadığını farkettik, tüm gece dışarıda beklemesi kurumaya yetmemişti ne yazık ki. Şansımıza güneş açmış ve odanın terasına güneş vurmaya başlamıştı. Biz de ayakkabıları ve ıslak çorapları bir kenara yaslayıp, ayağımızda çoraplarımızla kahvaltıya indik.

Almanya’da en azından bizim kaldığımız yerlerde öyle efsane kahvaltılar yok, burası da benzer şekildeydi. Sahibi Herr Conrad ise çok güler yüzlüydü. Aslen kendisi kasap, otelin altında da dükkanı var yani hem kasaplık yapıyor hem de bu oteli işletiyor. Biz kahvaltı edip, yeni rotayı incelerken ayakabılarımız da neredeyse kuruma noktasına gelmişlerdi. Eşyalarımızı toplayıp, ayakkabılarımızı giydik ve bisiklerimizi alıp Landsberg Am Lech’e doğru sürmeye başladık.

Yalnız öncesinde su almak için etrafa bakındığımızda Bad Bayersoien’de bir tane pastaneden başka bir şey göremedik, otelin az ilerisinde bir çeşme olduğunu ve oradan su alabileceğimizi söylediler, biz de buz gibi suyu mataralara doldurup ilerledik.

Bir önceki gün çok da anlamadan geçtiğimiz yolun bir kısmından tekrar geçmemiz gerekiyordu, iyi ki de öyle olmuş. Yol keyifli başlamıştı, dün kapkaranlık olan ve doğru dürüst bir şey göremediğimiz kasabanın ne kadar sevimli olduğunu, bir de bir önceki gün geçtiğimiz köprünün aslında ne kadar yüksek olduğunu fark etmiş olduk.

Çok keyifli başlayan yolculuğumuzda önce Rothenbuch’tan geçmemiz gerekecekti. Belirtmekte fayda var, bisiklet yolu güzergahında giderken kafanızın en çok karışabileceği yerlerden bir tanesi de yerleşim yerleri. Buralarda yol birden fazla yöne ayrılıyor, haliyle bir anda nereden gitmeniz gerektiğini şaşırıyor ve aynı yerde sürekli dönüp durabiliyorsunuz. Hele de yokuşlu bir yer ise dolaşmak oldukça sıkıntılı ve yorucu.

O yüzden tavsiyemiz emin olamadığınız noktada navigasyonu kullanmanız yönünde olacaktır. Biz ilk günler malesef bu kadar bilinçli değildik, nitekim Rothenbuch’da da sürekli dönüp durduğumuz bir kaç nokta oldu.

Yol üzerinde market gördüğümüz anda genelde mola veriyor, yiyecek veya içecek bir şeyler alıyorduk. İlk gün yaşadığımız suya girme olayı sebebiyle bir de ayakkabı tarzı bir şeyler bulmak için marketlerde turluyorduk. Peiting’de şansımıza yol kenarındaki mağazalardan bir tanesinde deniz ayakkabıları çıktı, ayağımıza uygun olan birer tane kaptık hemen. Amacımız onlarla seyahat etmek değil (gerçi o opsiyonu da denedik) kendi ayakkabımıza bir şey olursa yağmurda, çamurda giymemiz gerekirse çabuk kuruyacak yedek bir ayakkabı istiyor olmamızdı. Sonraki günlerde suyla bir sıkıntımız olmadı ama başımıza bambaşka şeyler geldi 🙂

Çoğu zaman ki ne zaman acıkacağımızı bilmiyoruz ve nerede ne bulabileceğimizden de kesinlikle emin değiliz, marketten aldığımız salam, krem peynir ve ekmekler o kadar işimizi gördü ki, acıktığımız anda bir park, yol kenarı, bank..vs ne bulursak oturup hızlıca birer sandviç yapıp yiyorduk. Vaude heybenin içindeki soğuk sularla birlikte de yiyecekleri tüm gün ısınmadan ve bozulmadan muhafaza edebildik. Bize çok faydası oldu, size de mutlaka yanınıza bir şeyler almanızı öneririz.

Bu günü de sakince rahat rahat atlatırız diye düşünüyorduk ama öyle olmadı, yine kaybolduk. Hohenfurch çıkışından bir süre sonra, ne yazık ki yasak olmasına rağmen bisiklet yolu bittiği için başka bir yol bulamayıp bir süre otobanda sürmek zorunda kaldık. Aslında o an alternatifleri inceledik ama bir türlü bir çıkış yolu bulamadık. Hatta öyle ki bisikletleri de otoyola çıkarmak için banketten atlamamız gerekti. Aslında oradaki sıkıntı yolun solundan gitmemiz gerekirken sağdaki yoldan gitmemiz olmuş. Yolun karşısına geçmek de çok mümkün değildi hatta imkansızdı zaten.

Sürücülerin de çok anlayışlı ve dikkatli olduğundan muhakkak ki bahsetmek istiyorum. Biz emniyet şeridinden gitmemize rağmen, yanımızdan geçerlerken hepsi sol şeride geçerek bizleri solladı.

Malesef böyle bir şeyi hiç tecrübe etmek istemezdik ama o an başka çaremiz kalmamıştı. Şimdi haritalara çok uzaklaştırıp baktığımızda başka bir yol olduğunu görebiliyoruz ama o an yaşadığımız stresten mi panikten mi bilmiyorum, onu görememişiz, dahası neden geri dönmeyi denemememişiz onu hiç anlamadım 🙂 Nitekim sonrasında bulduğumuz bir yola hemen saptık ve bisiklet yolundan devam ettik.

Keşke o anları video’ya çekseymişiz yada fotoğraflasaymışız ama o an ne yapacağımızı, nasıl gideceğimizi bilmez halde ilerleyince pek de rahat olamıyorsunuz. Zaten otobandan çok korktuğumuz için bir daha orada kullanmaya cesaret edemedik, ama bisiklet yolunu da ikinci kez kaybetmiştik.

Biz de tekerleklerin patlaması ve aşırı yorulmamız pahasına da olsa bir süre de çakıllı yollarda kullanıp doğru yolu bulmaya çalıştık. Çakıllı yol az bir mesafe değil, haliyle bisikletten inip ilerleme şansınız yok, bir şekilde kullanmak zorundasınız, Bisikletler kaya kaya bir şekilde ilerlerken, karşıdan gelen birilerini ve ilerideki bisiklet yolunu görmek büyük bir mutluluktu.

Hohenfurch’a gelene kadar baya bir süründük aslında ama sonrası çok daha rahat geçti, hatta yemek için molamızı da burada bir parkta vermiştik. Bu rota üzerinde bazı yerleşim yerleri o kadar güzel ki hayran kalıyorsunuz, bazıları da terk edilmiş kasabalar gibi. Sanıyoruz ki hafta içi ve gündüz olunca çoğu insan alışverişe veya işe/okula gittiğinden bu kadar boş oluyor.

Landsberg’e geldigimizde ise o günkü hedefimize sağ salim varmış olmamızdan dolayı çok mutluyduk. Üstelik Füssen’den çıktıktan sonra gezdiğimiz bir çok yerleşim yerine nazaran çok daha büyük bir yer Landsberg. Şehrin ortasından geçen kocaman bir nehir var ve nehrin kenarında da bir şeyler yiyip içeceğiniz restaurantlar mevcut.

Çok hoşumuza giden bölgelerden biriydi gerçekten, gerek manzara olarak gerekse yaşamak için idealmiş gibi geldi bize. 

Biz Landsberg’de önce bir şeyler içmek için durduk, sonrasında da otelimizi aramaya başladık. Oteli merak edenler için buraya tıklayınız🙂

İlk başta otelin girişini bulmakta baya bir zorlandık. Otel yol kenarına yakın ama girişi yol tarafından değil, arka tarafından yapılıyor. Biraz ileri gidip sola dönmek gerekiyormuş tabi biz fazla dolanmışız. Otele vardığımızda ilk soru bisikletleri nereye bırakabileceğimiz oldu, onlar ise toplantı odasına bırakabileceğimizi söylediler ve kapıyı da kilitlediler. Çok modern ve güzel bir oteldi. Üstelik prizlerinde usb girişi de vardı bu da adaptöre ihtiyaç duymadan, tüm elektronik cihazlarımızı şarj etmemize olanak sağladı.

Böylelikle 2. Günümüzün de sonuna gelmiş olduk.

3. gün

3.Günün sabahı gerçekten dinlenmiş bir şekilde kalktığımızı hissediyorduk. Çok istediğimiz ve heves ettiğimiz turun 3. Gününe gelmiş olmak ise oldukça mutluluk vericiydi. Kahvaltıya indiğimizde gördüğümüz manzara ile bu mutluluğumuz adeta iki katına çıktı. Yediğimiz mısır gevrekleri ve tek çeşit kahvaltılardan sonra kocaman bir açık büfe, çeşit çeşit peynirler, reçeller ve yumurtalar bizi bekliyordu. Bu güzelim kahvaltının fotoğrafını çekememişiz tabi ki 🙂

DCIM110GOPRO

Güzelce kahvaltımızı ettikten sonra Augsburg’a gitmek üzere yola koyulduk. Bu sefer navigasyonun da yardımıyla zorlanmadan otelin oradan çıkıp bisiklet yoluna girdik. Burada bisiklet yolu uzun bir süre nehrin kenarından ve ağaçlıklı bir yolun içinden geçiyor. Hatta yol ana yol kenarlarındaki gibi düzgün değil, toprak ve hafif engebeli ama sorun olmuyor. Zaten bir süre sonra ana yolun yanından devam etmeye başlıyor ve yol toprak değil asfalt olarak devam ediyor.

Yol boyunca buğday tarlaları ve ara ara çilek satan sevimli kulübeler var, biz de bir kutu aldık, tabi hem taşıması zor olduğundan hem de sıcakta çilekler bayılmaya başlar diye çok geçmeden bir kenarda oturup çilekleri yedik. Kokusu ve tadı güzeldi.

Augsburg’a gitmek için sırasıyla Mering, Kissing ve Friedberg’den geçtik. Biz yol üzerindeki kasabalardan, köylerden vs geçerken mutlala ve mutlaka marketlere uğruyor, yiyecek ve içecek bir şeyler alıyorduk. Mering ve Kissing nispeten daha küçük kasabalar, Friedberg ise biraz daha büyük. Buranın çıkışında büyük bir kaç mağazanın bulunduğu bir bölge vardı, SATURN adlı elektronik mağazasına uğradık ve 2li şarj aleti adaptörlerinden satın aldık. Gopro, cep telefonları ve powerbank’leri aynı anda şarj etmemiz gerekince biraz zorlanmaya başladığımızı hissettik, kalan günlerde bu adaptörün faydasını çok gördük.

Zaten sonrasında direkt Augsburg’a geçtik, airbnb’den kiraladığımız eve gitmeden önce yol üzerinde bir market gördük, ona uğradık. Markette sadece içecekler satılıyor ki zaten içecek marketi olarak geçiyor, ismi Sobi. Aklınıza gelebilecek bütün içecekler kasayla falan satılıyor ve normal marketlerden daha uygun fiyatlı oluyor.

Az önce de belirttiğim gibi konakladığımız diğer yerlerin aksine burada airbnb üzerinden bir ev ayarladık. Açıkçası çok da memnun kaldık. Ev sahibi Tiemo ve arkadaşları bize çok yardımcı oldular. Ev demişken, evi komple kiralamadık sadece bir odasını kiraladık. Çamaşırlarımızı makinede yıkayıp yıkayamayacağımızı sorduk ve bize deterjanlarını bile verdiler. Bisikletleri de apartmanın en altındaki depoya koyduk. Depo dediysek de bildiğiniz belki 7-8 hatta daha fazla bisikleti kilitledikleri bir oda kendisi.

Augsburg, Füssen dahil geldiğimiz en büyük yer, ki zaten kendisi Bavyera’nın 3. büyük şehri, Füssen’den neredeyse 4 kat daha büyük. Büyük olmasından dolayı da biraz kalabalık, ama bu kalabalık kesinlikle sizi rahatsız etmiyor. Bisiklet burada çok yaygın ve trafik ışıklarında en az bir 5-6 bisiklet halinde bekliyorsunuz.

Çamaşırlarımızı yıkadıktan sonra, hem bir şeyler yemek hem de etrafı kısaca turlamak için dışarı çıktık. Ne yazık ki dedikleri bazı yerler, akşam belli bir saatten sonra yalnızca içki servisi yapıyor, mutfaklarını kapatıyormuş. Şansa başka bir yer bulduk ve bir şeyler yedik. Ne yedik diye sorsanız hiç bir şey söyleyemem heralde, hiç hatırlamıyorum.

Bize ev sahibinin önerdiği restaurant’ı merak edenler için linki buraya kopyalıyorum.

Yemeğimizi yedikten sonra Augsburg’un biraz daha merkezine doğru gitmeye başladık, burda toplu taşıma olarak tramvay yaygın olarak kullanılıyor. Akşam geç bir saat olmasından dolayı çok kalabalık yoktu, bir çok yer kapalıydı ve biz de çok yorgun olduğumuz için oyalanmadan otele döndük, ertesi günün güzergahını inceledik.

4. günün linkine buradan ulaşabilirsiniz.

 

Not: Yazıda marka isimleri geçtiği için #reklam diyelim. 

 

 

Bir cevap yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir