BİSİKLET TURLARI,  MİDİLLİ ADASI,  MİDİLLİ ADASI - YUNANİSTAN,  YUNANİSTAN

Dahon Bisikletlerle Midilli’de tırmanış

Temmuz ayı için Midillli’deki tatilimizi ilk planladığımızda, orada bisiklete binmeyi aklımızın ucundan geçirmemiştik. Dürüst konuşmak gerekirse, araç kiralama maliyetini de gördüğümüzde, ulaşım için başka alternatifler düşünmeye başlamıştık. Motorsiklet kullanmayı bilmediğimizden, en iyi yolun, en sevdiğimiz yol olacağını, yani bisikletin en iyi çözüm olacağını düşündük. Ayrıca Fransa- Loire Vadisi’ndeki gezimizden önce de güzel bir antrenman olacağını düşünmüştük. Daha önce Midilli’ye giden arkadaşlarla konuştuktan ve olumlu bilgiler edindikten sonra, adaya bisikletlerimizle gitmeye karar verdik. Malesef bisiklet rotası üzerinde olmadığı ve Google Maps irtifa ile ilgili bilgiyi göstermediğinden, hesaplama da yapamamıştık. Adanın çok düz olmadığını, bazı bölgelerde de yolların virajlı ve eğimli olduğunu duymuştuk ancak uydu görüntüsünü incelediğimizde, deniz kenarında bir yol olduğu görülüyordu ve bu yollardan giderek, fazla tırmanmadan hedefimize ulaşmak mümkündü.

Ayrıca, bizim planımız Plomari’ye gitmek ve orada 3 gece geçirmekti. Plomari ve Mitillini arası mesafe yaklaşık 40 – 45 km’ye denk geliyordu. Almanya’da günde 55 – 65 km arasında yol gittiğimiz için bu bizim için kabul edilebilir bir mesafeydi ve toplamda 4-5 saatten fazla sürmezdi.

SEYAHATİN İLK GÜNÜ: Ayvalık’tan Plomari’ye

Midilli’ye gitmeyi planlıyorsanız, Türkiye’den 2 alternatif var: İzmir veya Ayvalık. Biz, daha yakın olduğundan Ayvalık’ı tercih ettik. Ayvalık’tan farklı feribot şirketlerini kullanarak Midilli’ye ulaşmanız mümkün: Jalem, Ertürk ve Turyol. Ayvalık’tan Mitillini Limana kadar 1 saat 15 dakika’da ulaşabiliyorsunuz. Ancak daha fazla ücret ödeyerek Jalem Express’in hızlı feribotlarıyla 40- 45 dakika’da ulaşabilirsiniz.

Eğer biletleri online alırsanız, gidiş-dönüş kişi başı 25 euro’ya gidebilirsiniz. Alttaki linklere tıklayarak, firmaların websitelerine ulaşabilir ve bilet alabilirsiniz.

TuryolErtürkJalem

Biz biletlerimizi Turyol’dan satın aldık, yolculuğumuz boyunca hiç bir problem yaşamadık. Bisikletleri feribotta ücretsiz olarak taşıyabilirsiniz.

Eğer şanslıysanız görevli sizi gemi iskeleye yanaşmadan önce çağıracaktır ve bisikletinizin kilidini açmanızı isteyecektir. Böylelikle feribottan kalabalığa karışmadan hızlıca inebilirsiniz.

Mitillini Limanı’na iner inmez ilk işimiz rotayı incelemek oldu. Malesef rotayı berlirlerken, ayrı bir bisiklet yolu olmadığından, araçların gittiği güzergahı kullanmak zorunda kaldık. Bisikletlerle Plomari’ye uzun bir yolculuğumuz olacağından, Mitillini’de oyalanmayıp direkt Plomari^ye doğru sürmeye başladık.

Daha limandan çıkar çıkmaz yokuş çıkmaya başladık, şehrin içindekini geçtik, ilk çıktığımız yokuş oldukça dikti ve ilk 6 km’nin sonunda 150 m.‘lik bir tepeye tırmanmıştık bile. Manzaranın çok güzel olmasının yanı sıra biz daha başlangıçta zorlanmaya başladık.

Şanslıydık ki yaklaşık 23 km boyunca deniz kenarında sürdük ve rüzgar dışında hiç bir problem yaşamadık. Yalnız rüzgar çok şiddetliydi, ortalama 20 -25 km/saat’ten hızlı esiyordu.

Öğle yemeği saati geldiğinde, çok acıktığımızı hissettiğimizden beğendiğimiz bir yerde mola verdik. Kulüp sandviç ve el yapımı limonata ile meyve suyu sipariş ettik. Yemek lezzetli ve doyurucuydu, 16 euro ödeme yaptık ve oradan ayrıldık.

Navigasyonun bizi sağa dönüp araç yolundan gitmemiz şeklinde yönlendirmesine rağmen, biz Plomari’ye deniz kenarından sürerek ulaşmaya karar verdik. Rotayı bir kez daha uydu görüntüsü üzerinden inceledik ve yolu gördüğümüz için düz devam etmeye karar verdik.

Zaman ilerledikçe, yollar daralmaya ve daha sert olmaya başlamıştı. Artık asfalt yoktu, patikada sürmek zorunda kalmıştık. 7 km’nin sonunda, rotanın sonuna gelmiştik. Bir balıkçı ve çocuklarıyla karşılaştık ve balıkçı bize yolun burada bittiğini, Marmaro’ya kadar geri gitmemiz gerektiğini ve yalnızca araç yolunu izleyerek Plomari’ye varabileceğimizi söyledi.

Malesef, artık sabrım tükenmişti ve ağlamaya başlamıştık. Kendimi çok yorgun ve sağlıksız hissediyordum çünkü dizlerim ve belim çok ağrımaya başlamıştı. O saatten sonra devam edebileceğimden bile emin değildim.

Benim aksime, Yalçın hala iyiydi ve beni sakinleştirmenin yollarını bulmaya çalışıyordu. Daha sonra Plomari’ye doğru otostop çekmeye karar verdik. Ancak bir kamyonet ararken, yavaşça pedal çevirmeye devam ettik. Pappados’a vardığımızda artık daha iyi hissediyorduk ve devam edebileceğimize inanıyorduk. Biz benzincide durarak su aldıktan sonra, kesin olarak devam edebileceğimize karar vermiştik. Ancak kalan yolun, yolculuğumuzun en zor kısmı olduğunu bilemedik. 7-8 km boyunca, sadece tırmandık ve çoğu zaman bisiklet sürmek yerine yürümeyi tercih ettik. İlk tepeye vardığımızda irtifa 221 m ve ikinci tepede ise 210 m idi. En mutlu olduğumuz an ise Plomari tabelasını gördüğümüz andır heralde. Kalan son 9 km boyunca sadece tepeden aşağı inerek Plomari’ye vardık.

Rezervasyon yaptırmış olduğumuz otel Plomari’nin merkezinden 3 km uzaktaydı, o nedenle merkeze gitmek yerine direkt otele gitmeyi ve dinlenmeyi tercih ettik.

Toplamda 60,3 km’yi 875 irtifa kazanımı ile gitmiş olduk. Strava’da daha çok detay görmek isterseniz buraya tıklayabilirsiniz.

Otelimizi merak edenler için linki buraya bırakıyoruz: Blue Waves Resort. Agia Varvara’daki bu oteldeki 3 gecelik konaklamamız için 166,2 EUR ödedik.

View from our balcony at hotel – Blue Waves Resort

Otel gerçekten sessiz, sakin bir oteldi, üstelik mutfağında yemek yapmak için her türlü ekipmanı mevcuttu. Ayrıca otelde çoğunlukla çocukların yüzdüğü, bizim hiç girmediğimiz ufak bir yüzme havuzu da bulunuyordu. Otelle ilgili tek negatif özellik, otelin denizin hemen dibinde olmasına rağmen, oradan denize girilemeyişiydi, O bölgede kenarda bir çok irili – ufaklı kayalar vardı, biz de girmek istemedik. Otel, şemsiye ve şezlonglu işletmelerin olduğu plajlara yaklaşık 1 – 1,5 km uzaklıktaydı.

Daha fazla detay için aşağı inebilirsiniz.

Sonunda, otele vardığımızda duş aldık ve bir kaç saatliğine uyuduk. İlk gün için planımız merkeze gitmekti ancak o kadar uzağa gidecek enerjiyi kendimizde bulamadık.

O yüzden biz de otele yakın bir restaurant arayışına girdik –Blue Sea Restaurant. Restaurant’ın süper bir manzarası var ve sahibi de kibardı. Izgara ahtapot, domates sosunda karider, yunan salatası ve kabak çiçeği yedik, yanında da şarap içtik.

Malesef ızgara ahtapot çok sertti ve yemeğimizi yorgunluktan da olsa gerek bitiremedik. Toplamda 38 EUR ödedik ve iyi bir uyku çekmek üzere otele döndük.

Blue Seas Restaurant at Agia Varvara

İkinci Gün:

Ertesi sabah, erkenden uyandık ancak iyice dinlendiğimizi hissediyorduk, o yüzden kahvaltılık bir şeyler almak için Plomari’ye doğru sürmeye başladık.

Biz otelin balkonunda yaptığımız kahvaltıdan çok keyif aldık. Kahvaltı biter bitmez, plaja gitmeye karar verdik. Sahilde bir çok işletme mevcut ve biz ilk gün Albatros’u tercih ettik. Şemsiye ve şezlonglara para ödemiyorsunuz, yalnızca yiyip içtiğinizin parasını ödemeniz yeterli.

Agios Isıdoros, Lesvos’taki en ünlü plajlardan bir tanesi. Deniz gayet iyi, plaj kum ve suyun sıcaklığı da yaklaşık 25°C.

Kahvaltımızı iyi yaptığımız için acıkmadık, o nedenle öğle yemeği yerine bira, mojito ve frappe içtik, hepsine 17,5 EUR ödedik.

İkinci akşam, Plomari’nin merkezine gittik ve Seven Seas Taverna ‘da yemek yedik. Bu sefer yine ahtapot ve ek olarak sardalya tercih ettik, yanında da uzo içtik. Yiyecekler lezzetliydi ancak ahtapotu yerken yine zorlandık, çok sertti.

Otele dönmeye karar verene kadar Plomari sokaklarında dolaştık. Plomari’de çok sayıda restaurant yok, o yüzden bazı restaurant’larda yemek yemek isterseniz önceden rezervasyon yaptırmanız daha iyi olacaktır. Eğer tatil için kalabalık yerleri seviyorsanız, Plomari yerine başka yerleril tercih etmenizi öneririz.

Plomari’ye gelişe nazaran, Plomari ve Hotel arası bisiklet sürmek bizim için çocuk oyuncağıydı.

Bu arada, merkeze gittiğimiz zaman, kalabalık bir sokaktaki bir bankanın önüne kilitliyorduk ve tatil boyunca hiç bir sorun yaşamadık.

Üçüncü Gün:

Kahvaltımızı ettikten sonra, yine Agios Isidoros Plajı’na gitmeyi tercih ettik, nedense uzun süre bisiklete binip kendimizi yormak istemedik. Bu sefer de Akrogiali Beach i tercih ettik. Fiyatlar bir önceki gün gittiğimiz yerle benzerdi ancak şemsiyeleri biraz daha iyi geldi.

Burada bira, frappe, 2 hamburger ve içeceğe 18,5 euro ödedik. Hamburgerler tabi ki çok aman aman değildi ama biz plajdan çıkmak istemediğimiz için orada yemeyi tercih ettik.

Akşam yine sokaklarda dolaştık ve bol bol fotoğraf çektik.

Akşam yemeği için, bu seferlik balık veya deniz mahsülü yemek istemediğimizden farklı bir tür arayışına girdik, hatta bir tane adı Mythos olan, pizza yapan bir restaurant’a gittik. Ancak tüm masaları önceden rezerve edilmişti. O nedenle deniz mahsülü hariç bir şeyler bulabildiğimiz tek restaurant’a gittik be makarna yiyip bira içtik. Limanın hemen önündeki bu restaurant’ta yemek için 22 euro para ödedik.

Son gün: Plomari’den Mitillini Liman’a

Mitillini’ye dönmek için yine bisiklet sürmekten çok da emin değildik, o nedenle otobüs seferlerini bile inceledik. Ancak Mitillini’ye varış saatlerinin, Feribot kalkış saatine çok yakın olması sebebiyle bize biraz riskli geldi. Öyle olunca da plan şöyle değişti: otelden ayrıldıktan sonra yorulana kadar sürecektik. Her ne kadar sırtımda ve dizlerimde biraz ağrı olmasına rağmen, bu turu bisikletle tamamlamak istiyordum. İlk başta tırmanması oldukça zor olan bu dik yokuşlarda, dizlerime daha fazla zarar vermemek adına oldukça dikkatli gittiğimizi söyleyebilirim.

İlk 11 km sadece yokuş yukarı gitik ve tepeye ulaştığımızda, irtifa 221 m idi.

4 km daha gittikten sonra Pappados’ta soğuk bir şeyler içmek için durduk ve kısa bir mola verdik.

İlk tırmanışta, ormanın arasında pedalladığımızdan, soluklanacak ve kısa molalar verecek bir çok yer bulmuştuk. Ancak bu ilk tepenin aksine, Pappados’tan sonra neredeyse hiç ağaç yoktu ve güneşin altında sürmek zorunda kalmıştık. Sürmesi çok zorlu, yokuş çok dik ve yorucu olduğundan zaman zaman bisiklete binmek yerine yürümeyi tercih ettik. Tepede bir alt geçit vardı da biraz dinlenmek için gölgelik bir alan bulabilmiştik.

Bu tepeyi de geçtikten sonra, sıra yokuş aşağı inmeye gelmişti hatta o kadar hızlıydık ki Yalçın benim bir benzin istasyonunda onu beklemek için durduğumu fark etmemişti bile. (Yalçın her zaman benden daha yavaş ve temkinli kullanır 🙂 O durmayınca, bu sefer ben ona yetişmek için daha hızlı gitmek zorunda kaldım çünkü hangi yöne gitmemiz gerektiğini bilmiyorduk.

İniş çıkışların sonunda, son tepeyi çıkmamıza gerek olmadığını farkettik (ki bu tepe bizim ilk gün çıktığımız ve indiğimiz ilk yüksek tepeydi). Böylelikle çok daha rahat bir şekilde limana ulaşabildik.

Turu tamamladığımızda toplamda 39,2 km gitmiş ve 644 m irtifa kazanmıştık. Yol boyunca yanımıza almış olduğumuz meyveleri, bisküvileri ve müsli barlarını yedik, böylece kısa molalar vermiş ve giderkenki kadar da yorulmamış olduk…

Strava linki burada.

Gümrüğe ulaştıktan ve pasaport kontrolünden geçtikten sonra, limandaki herkesin bize baktığını ve Plomari’den oraya kadar bisikletle gittiğimizi duyunca ne kadar şaşırdıklarını söyleyebiliriz.

Hatta şöyle bir yorum bile aldık: ” Biz arabayla bile o virajı yollarda zorlandık, siz nasıl bisikletle geldiniz o yolu?”

17:45’te feribota binmiş ve Ayvalık’a dönmek üzere yola çıkmıştık.

Son olarak, Plomari – Midilli arasında bisiklet sürmek bizim için gerçek bir meydan okumaydı, limitlerimizi görmemize yardımcı oldu.

Seyahatimizi özetlemek gerekirse:

1 – Izgara ahtapot yerine, şarapta pirişilmiş ahtapot sipariş ediniz.

2 – Yanıınızda yeterli miktarda nakit bulundurduğunuzdan emin olun, Bir çok cafe ve restaurantta kredi kartı geçmiyor.

3 – Köyler ve kasabalar arası en iyi ulaşım, motorsiklet veya araçlar olacaktır.

4 – Eğer yemeğinizi veya kahvaltınızı otelde/evde yapmayı planlıyorsanız, lokal marketler yerine süpermarketten alışveriş yapmanızı öneririz. Lokal marketlerde fiyatlar süper marketlere göre 3 katına kadar çıkabiliyor.

5 – Otel rezervasyonu yapmadan önce, otel – deniz arası uzaklık yerine, otelle plajlar arası mesafeyi de kontrol edin.

6 – Katlanır bisikletlerle böyle bir tur yapmanızı çok önermiyoruz, diğer bisikletlere nazaran çok daha fazla efor sarfediyor ve daha çok zaman kaybediyorsunuz.

Keyifli tatiller dileriz 🙂

 

Bir cevap yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir