EGE

Ayvalık’ta Sanat Galerileriyle dolu bir köy: Yeniçarohori/Küçükköy

Ayvalık’a ilk kez 2018 yılında gittiğimizde, kısa bir Ayvalık turu yapmış ve 1 gece sonra Assos’a geri dönmüştük. O zaman da Yeniçarohori’nin varlığından habersizdik.

Bu sene günübirlik Ayvalık’a gitmeye karar verince kısıtlı zamanımız da olsa nerelere uğrayabiliriz diye kısa bir araştırma yaptığımda, kesin uğramak istediğim yerlerden biriydi Küçükköy. Kendisini çoğu yerde “sanat köyü” adıyla görebilirsiniz, hem mimarisi hem de köyün tarihi nedeniyle ilgimi fazlasıyla çekti. 2013 yılında Fransa’daki St. Paul de Vence’i gezdiğimde o kadar hoşuma gitmişti ki, Türkiye’de de böyle bir yerin varlığı beni çok mutlu etti.

Hem tarihinden kısaca bahsedeceğim, hem de neler var daha detaylı anlatacağım. Fırsatım olursa bir daha mutlaka uğramak istediğim yerlerden biri. Böylelikle müzelerini ve galerileri de bol vakitte daha rahat gezebilirim.

Bu arada fotoğraf çekmeye doyamadığım bir yer oldu, eminim sizin de hoşunuza gidecektir.

Daha uzun gidip, mekanlarda bir şeyler yiyip içtiğimizde, o kısımla ilgili de bilgi verebiliriz ileride. Aldığımız yerin ismini tam hatırlayamıyoruz ama aldığımız boşnak böreği bizi pek mutlu etmedi açıkçası. Daha iyi yapan bir börekçi var mıydı Küçükköy’de bilemiyoruz.

 

Peki bu Küçükköy nerede?

Akşam üstü Ayvalık’tan çıkıp Sarımsaklı yönünde ilerlediğinizde yaklaşık 10 dakikada Küçükköy’ün girişine ulaşabiliyorsunuz. Sarımsaklı’ya devam etmek yerine sola Küçükköy sapağına dönmeniz gerekiyor.

Köyün hikayesi nedir?

Köyün geçmişi oldukça eskiye dayanıyor. 1400’lü yıllarda Fatih, Midilli Adası’nı fethetmek isteyince, yeniçeriler burada oba kurmuş. Midilli alındıktan sonra da bir süre burada yaşamaya devam etmişler. Yıllar sonra buraya geldiklerinde burada Yeniçerilerin yaşadığını duyan Rum’lar buraya Yeniçarohori ismini vermişler.

Yüzyıllar sonra ise buraya Boşnak’lar yerleştirilmiş, bu geçmişin izlerine ise en çok çarşıdaki Boşnak Börekçileriyle rastlıyoruz sanırım 🙂

Tabii ki taş evde yaşamak, onları korumak kolay değil. Bir de üzerine ekonomik sebepler de girince insanlar yavaş yavaş köyü terketmeye başlamışlar.

Bir süre önce bakımsız terkedilmiş halde olan bir köy iken, bir grup insan tarafından değerlendirilen bu köyde restorasyonlar başlıyor, cafeler, sanat galerileri açılıyor ve köy tekrar canlanmaya başlıyor.

Köyde yalnızca sanat galerileri ve cafeler değil aynı zamanda müzeler ve bir kaç otel bile bulunuyor.

Bana kalırsa Ayvalık yada Cunda’da kalıp burayı gün içerisinde ziyaret etmek yeterli olacaktır. Yine de Rumlardan kalma restore edilmiş taş evlerde konaklamak istiyoruz diye düşünenler için 3-4 tane Butik Otel’e denk geldik, buraları tercih edebilirsiniz. Tabii ki konaklamadığımız için tek tek isim vermeyeceğim, google’da çıkıyor oteller, tercih sizin 🙂

Köyde neler var? Nereleri gezmeli?

Köyün belli bir kısmı araç girişine kapatılmış, iyi ki de kapatılmış bu sayede rahat rahat gezebiliyorsunuz. Biz köyün girişinde aracımızı park ederek yürüyerek dolaştık. Zaten çok büyük değil, anladığımız kadarıyla hala restorasyonlar vs sürüyor o nedenle çok yorulmadan yürüyerek köyü gezmiş olduk.

Yukarıda da belirttiğim gibi müzeleri ve galerileri tek tek gezmediğimiz için biz neredeyse 1 – 1,5 saatte köyün çoğu sokağında gezdik ancak galerileri gezelim, müzeleri de görelim derseniz yarım gün daha uygun olur. Böylece bir kahve molası da verebilirsiniz.

Küçükköy tabelasını görüp yola saptığınızda Küçükköy Kültür Merkezi‘ni göreceksiniz. Burada etkinlikler, organizasyonlar yapılıyormuş.

Yola devam ettikten bir süre sonra, Küçükköy’ün girişindeki belediye binasını sağımıza alıp devam ettikten kısa bir süre sonra aracımızı park ediyoruz. Köyün içine doğru ilerlediğinizde sizi cafeler karşılamaya başlıyor ve araç girişine kapalı olan yere geldiğinizde bilin ki meydanın girişindesiniz.

Bu meydanda hem bir sürü börekçi var hem de köyün camisi var. Küçükköy Camii‘nin tam karşısında ise Küçükköy Kent Müzesi yer almakta. Gezme fırsatı bulanlar bizi haberdar etsinler, biz içine girme şansı yakalayamadık.

Camiyi sağınıza alıp ilerlerken hemen sağdaki sokakta tezgahlar kurulduğunu göreceksiniz. Kadınlar Sokağı adı verilen bu sokakta kadınlar kendi yapmış oldukları el işlerini ve yiyecekleri satıyorlar.

Kadınlar sokağından geri çıkıp da düz devam ettiğinizde sizi Artura Gallery karşılıyor. Galerinin sol tarafında cafe kısmı da mevcut ve gerçekten çok güzel görünüyordu. Galerinin içerisinde Ksilografi Müzesi bulunuyor.

Galerida Art Shop, Kıraarthane, Arelos Sanat Evi, Atelier Sanat Merkezi, Neferida Kurşun Asker Atölyesi gezebileceğiniz diğer yerlerden.

Müzeler dışında Kabbak Evi, Kuca Atölye, Artura Art Craft gibi dükkanlardan da alışveriş yapabilirsiniz. Altta gördüğünüz masa Artura Art Craft’a ait, çok hoş değil mi? Ben hepsine hayran kaldım.

Dükkanların içini fotoğraflamadığım için ekleyemiyorum. Kabbak Evi’nde su kabağından yapılma aydınlatmaları, Kuca Atölye’de de takılar ve çok hoş seramik çalışmaları bulabilirsiniz. Kuca Atölye’de gerçekten hoş takılar vardı, bence mutlak uğrayın.

Ben bir yandan Atlas’la ilgilenmeye çalıştıp bir yandan hayranlıkla etrafı izleyince tabii ki her şeyi fotoğraflayamamışım 🙂

Bir sonraki ziyarete kadar görüşmek üzere 🙂

Sevgiler,

 

 

Bir cevap yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir